İstanbul Esenler’de 19 Mart 2024’te kırmızı ışık ihlali nedeniyle meydana gelen zincirleme kazada, araçlar arasında sıkışarak ağır yaralanan Ağca A. ile oğlu İlhan A. yaşadıkları travmanın üstüne bir de sigorta kaynaklı mağduriyetle sarsıldı. Olayda kusurlu araç sürücüsü “asli kusurlu” bulunmasına rağmen, anne-oğulun yaya geçidinden geçmemeleri gerekçesiyle raporda “tali kusurlu” sayıldığı belirtildi.
Hasarlı araçlardan birinin tamirat masrafının 124 bin TL’yi bulduğu, sigorta şirketinin ise bu meblağın 32 bin 500 TL’lik kısmını, icra takibi başlatarak anne-oğuldan tahsil etmeye çalıştığı ortaya çıktı. 69 yaşındaki Ağca A.’nın parçalı kırık nedeniyle iki ameliyat geçirdiği, uzun süre yürüyemediği ve yatağa bağımlı kaldığı, oğlu İlhan A.’nın ise hem annesinin bakımı hem de hukuki süreç nedeniyle büyük mağduriyet yaşadığı ifade ediliyor.
Bu gelişme, sigorta şirketlerinin kusur dağılımı ve tazminat sorumluluğu konularında etik ve hukuki soruların gündeme gelmesine neden oldu. Avukat M. Serkan Can, “Kazanın asli faili belli, bu hasarın yaralılardan tahsil edilmesi hukuken kabul edilemez” diyerek, rapordaki kusur değerlendirmesinin hatalı olduğunu ve sigorta şirketinin bu durumu “fırsatçılıkla” değerlendirdiğini savunuyor.
Öte yandan bu olay, sigorta uygulamalarında — özellikle trafik kazası sonrası hasar tespiti ve kusur belirleme süreçlerinde — sistemin ne kadar kırılgan olabileceğini gösterdi. Sigortalılar için güvence olması beklenen sigorta şirketlerinin, hatalı değerlendirme ya da yorumlarla mağduriyet yaratması, hem bireysel travmayı derinleştiriyor hem de sigortaya olan güveni sarsıyor. Bu gelişme, sigorta sektörü ve düzenleyici kurumlar açısından da soru işaretleri doğuruyor.








